19 Haziran 2010 Cumartesi

Şiir Kitaplarına Kenar Notları IV

“Söz’e Mezar”

Ahmet Ada

Gökçenur Ç., “Her Kitabın El Kitabı”ndan sonra “Söz’e Mezar”ı yayımladı. (Yitik Ülke Yayınları, 2010). “Bir keman kutusuna gömün beni” demişti ilk kitabının son şiirinde. Moda ölümleri aşıp bugüne geldi. İyi ki geldi, çünkü bir şenlik patlaması şiirleri, Yannis Ritsos’un biçimselliğini, şiir kurgusunun izini sürerek serpilip gelişti, derinleşti. Kurgu ve biçimsellik üzerinde duralım: Gökçenur Ç., çatlağını bulan su gibi, başkalarının sözlerini, edimselliklerini “tırnak” içine alarak, bu sözlerle dünyaya ve yaşama ilişkin düşüncelerini aktarma olanağı buluyor. Böylece, ben ve başkası, ayracın içine ve dışına alınarak iki farklı söyleyiş biçimi açığa çıkıyor.

Sözcük düzleminde, Gökçenur Ç.’nin şiiri için şu söylenebilir: Genellikle, sözcük ile nesnesi arasındaki ilişkiyi açmıyor. Sözcüğü somut olarak kullanıyor. Bazen de sözcüğü özgür bırakıyor. Bu durumda, şiirine yeni anlamlandırma kapıları aralıyor. “Tuna’nın uykusunu budayarak geçiyor gemi”. (s.14). Sözcükler, nesnelerinden uzaklaştırılarak anlamın kurulduğu görülüyor. “Gemi”ye yüklenen anlam, Tuna nehrinin uykusunu budamaktır. Bu durum düz anlamdan uzaklaşılmasına ve şiirsel olanı kurmasına yol açıyor.

Gökçenur Ç., “Söz’e Mezar”ın çoğu şiirlerinde “gibi” ilgeciyle benzetmeler yapıyor ki, “gibi” ilgeciyle yapılan benzetmelerin ‘kolaycılık’ olduğu bilinmektedir. Bir örnek : “bir karayılan gibi geçiyordu ellerinin arasından kış”. (s.18). Örnekler çoğaltılabilir ama sonuç değişmez. Ama, belirtmek gerekiyor: Gökçenur Ç.’nin şiirlerinde çok özgün değişmeceler de eğretilemeler de var. Bunlar onun şiirinin yazınsal anlatım zenginlikleridir. Çoğu, yazınsal imge değeri kazanan, “yapı” kuran şiir tümceleridir.

Dikkati çeken bir nokta da dizelerle değil, örgütleyişi yatay ve dikey şiir tümceleriyle tamamlamasıdır. İlk sözcüğün büyük harfle başlayıp küçük harfle sürdürülmesi, şiir tümceleriyle “yapı” kurmanın yol açtığı bir durumdur. Noktalama imlerinden virgül ve nokta çok az kullanılmış, bu da çokgen okumalara kapı aralamaktadır.

Buraya kadar Gökçenur Ç.’nin şiirinin biçimsel yapısı üzerinde kısaca durdum. Bu şiirin birçok iletisi var: Çok beslendiği Yannis Ritsos’un dili, öznenin yaşantı birikiminin zenginliğini taşıyan bir dile dönüşünce, şaire özgü, yerli biçem birikintiler oluşmuş. Çünkü, hep özlenir bir şairin “kendi davulunu” çalması. Zamanla oluşan biçem işaretlerini yaratıyor. Gökçenur Ç.’nin bir biçemi var, yaşantısının derinliklerin çıkardığı. Gezgin ruhu, başka ülkeler, başka diller, başka kentler, başka insanlar ile iletişim içinde. Ama bu durum biçeminde farklılıklara yol açmamış, tersine, duru, yalın bir çökelmeye, arınmaya yöneltmiş. “Duru yaz göğü” gibi bir biçeme kavuşmuş. Eğildiği izleklerini bu biçemle yansıtıyor. Şiirlerinin izlekleri için şunlardır demek mümkün değil, çünkü yaşamın bütünselliğini aynı “yapı” içinde yansıtmayı amaçlıyor.

Şiirinin birkaç özelliği üzerinde de duralım: “Rüzgâr” imgesi. Rüzgâr sözcüğünü sıkça kullanıyor ve onu yazınsal imgenin kurucu öğesi yapmış. “At Üstünde Uyur Bir Posta Tatarı” başlıklı şiirinde, yine tırnak işareti kullanarak, öznenin ölen babansının yazdıklarını, şiir tümceleriyle değil, düzyazı tümceleriyle aktarıyor. Aktarılan Gökçenur Ç.’nin şiire ilişkin poetik görüşleri midir, yoksa öznenin görüşleri midir? “Görülmeyeni görmek” gibi, “dili değiştirmek” gibi poetik bir yönü var.

Gökçenur Ç., şiirlerinde “ülkem bölündü ve itiraf etmek gerekirse” (s.38) gibi, “terli gök ve bu yeterli” (s.36) gibi, “göbeği ve’li” dizeler kuruyor. Şiir işçiliği bakımından bunun iyi olmadığını belirtmeliyim. “Iştın”, “gerdel” gibi az bilinen sözcüklere de yer veriyor. Gökçenur Ç.’nin şiirlerinde yaz izliği çok yer tutuyor. Bireysel duygular, edimler, nesneler, mevsimler uçuyor, kimi zaman bir haiku biçimi içinde, kimi zaman da kurmacanın serüveni içinde. Bazen de düzyazının özgür düzlüğüne açılmaktan kaçınmıyor.Yannis Ritsos’un, Melih Cevdet Anday’ın, Mustafa Köz’ün şiirlerini göndermeler yolluyor.

Gökçenur Ç.’nin “Söz’e Mezar”ında yer alan şiirlerin bir başka özelliği nesne-özne bütünleşmesidir. Onun şiirlerinde, öznenin nesne algısı, nesneyi yabancılaştırıcı bir işleyiş içinde değil, nesneye sızan ve nesneyi anlamlandıran işlevsellik içindedir. Başka bir deyişle, nesnelerin algılanışı ayrıntı olmaktan öte, bir türküde belirtildiği gibi, “yel vurmuş pervaneyim” biçiminde, doğayla, nesnelerle bütünleşerek özgürleştirici bir yöneliştedir.

“Söz’e Mezar”, ilk kitabı “Her Kitabın El Kitabı”ndan biçim özellikleriyle ayrılıyor. Çokgen söyleyiş biçimleri, zihinsel süreçler, dil ve dünya yorumu, ayraçlar içinde başkalarının söylemleri (ki sonuçta yine özneye ait söylemlerdir onlar, yukarıda belirttiğim poetik görüşleri de…), düzyazısal metinler katılıyor şiirinin biçimine. Yine de tekil ve tikel bir anlatım egemen kitaba. İpeksi diliyle şiiri özgürleştirici bir tutum içinde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler